Sömürü mü, Ne Sömürüsü?

Murat Yıldırımoğlu, 20/11/2004

 

 

Türkiye’de en çok kullanılan kavramlardan birisi sömürü. Herkes batılı ülkelerin geçmişteki barbarlıklarından söz ediyor, batılıların günümüzdeki zenginliğinin bu sömürüden kaynaklandığını iddia ediyor, sömürünün kılık değiştererek bugün de sürdüğünü söylüyor. Ben böyle düşünmüyorum.

 

Şu anda gelişmiş, zengin, müreffeh durumda olan batılı ülkeler zamanında dünyanın geri kalan ülkelerini sömürmüşlerdir. Bunu inkar etmek mümkün değil. Ancak bu sömürü batılı ülkelerin şu andaki zenginliğinin kökeni değildir. Çünkü dünyanın geri kalanında batılı ülkelerin şu anki zenginliğini sağlayacak bir değer hiçbir zaman üretilmemiştir. Batılıların şu anki zenginliği çok büyük ölçüde kendi kaynaklarını kullanarak, kendi insanlarını kullanarak, çalışarak ve üreterek yaratılmıştır. Endüstri devrimi nerede başladı? İngiltere'de. Nasıl? İngiltere'deki kömür madenlerinden çıkan kömürlerle İngiltere'den çıkan demirlerin İngilizler tarafından işlenmesiyle. Bu durum Almanya ve Fransa'da da böyle oldu.


Sömürü kavramında büyük bir çarpıtma var. Marx sömürüden söz ettiğinde kapitalistlerin kend ülkelerindeki işçileri sömürüsünü kastediyordu. Bu kavram Lenin'le birlikte çarpıtıldı ve kapitalist ülkelerin geri kalmış ülkeleri sömürmesi şekline  çevrildi. Geri kalmış ülkelerin halkları da bu çarpıtmayı çok sevdiler ve benimsediler. Çünkü bu halklar yoksulluklarının nedeni olarak tembelliklerini, üretim kısırlıklarını, yaratıcı olmamalarını kabul etmek istemiyorlardı, bunun yerine başkalarının onları sömürdüğü hayaliyle kendilerini kandırıyorlardı.


Dünyanın en sömürgen devletlerinden üçü (İspanya, Portekiz ve Osmanlı) yirminci yüzyıla birer parya devlet olarak, sefil bir halde ulaştılar. Bu da sömürünün devletleri zengin yapmaya yetmeyeceğinin göstergesi. İspanya ve Portekiz Avrupa Birliğine girdiler de adam oldular. Osmanlının ardılı Türkiye ise halen adam olmaya çalışıyor.


Sonuç: Kendimizi "sömürülüyoruz" diye kandırmak yerine çok çalışmalıyız, okumalıyız, araştırmalıyız, üretmeliyiz. Kimsenin beğenmediği, vatandaşlarını aptal bulduğu Amerika'da bir yılda 175 bin kitap yayınlanıyor. National Geographic dergisinin Amerika satışı 10 milyon adet (bizde aynı dergi 50-60 bin satıyor). Amerika'da öğrencilerin yüzde 65'i bir kitaplığa üye. Gören gözler için bu rakamlardan çıkarılacak dersler vardır.